
Dijitalden Gerçeğe: DietLab’in Londra’dan Başlayan Dönüşümü
"Teknoloji, kültür ve bilimin buluştuğu bir beslenme ekosistemi"
Geçtiğimiz Nisan ayında St Mary’s Üniversitesi’nin samimi atmosferinde, bir zamanlar öğrenci olarak adım attığım bu okulda bu kez bir konuşmacı olarak yer aldım. Ama bu sunum, sadece kendi yolculuğumu anlatmak için değil; birlikte inşa ettiğimiz bir sistemin arkasındaki vizyonu, düşünceyi ve değerleri paylaşmak içindi.
Bugün DietLab yalnızca bir beslenme markası değil — farklı coğrafyalarda aynı bilimsel dilde konuşabilen, teknolojiyle desteklenen, kültürle beslenen bir sistem.
Ve bu sistemin temelinde iki şey var:
"Türkiye’den gelen 30 yılı aşkın bir mesleki tecrübe ve onu dijital dünyaya taşıyan bir vizyon."
DietLab’in yaratıcı kurucusu Ferin Hanım, Türkiye’de binlerce danışana dokunmuş, çok çeşitli klinik vakalarla çalışmış, klasik diyetetik sınırlarının çok ötesine geçmiş bir uzmandı. Onun bilgi birikimi ve mesleki sezgisi, sadece bir tecrübe değil — bir kaynak. Bu kaynağı alıp global ölçekte erişilebilir kılmak, işte benim yolculuğumun özüdür.
Bugün, bu deneyimi artık yalnızca bir ofis içinde değil; 17 farklı ülkede, binlerce farklı ekranda, farklı dillerde ve kültürlerde aynı güvenle ulaştırabiliyoruz.
“Ferin Hanım’ın 30 yıllık bilgeliğini, teknolojinin hız ve kolaylaştırıcılığıyla birleştirmek... Aslında yaptığımız şey bu.”
Bu Konuşmada Neler Anlattık?
Sunumumuzda yalnızca kişisel bir başarı öyküsünü değil, bir sistemin nasıl kurulduğunu; hem kültürel hem dijital zekâyla nasıl ölçeklendirildiğini ve bugünün danışanının ihtiyaçlarına nasıl adapte olduğunu paylaştık. St Mary’s Üniversitesin’deki konuşma, genç profesyonellere yalnızca kariyer adımlarıyla değil; zihinsel esneklikle, dijital beceriyle ve değer temelli bir yaklaşımla nasıl fark yaratabileceklerini göstermek üzere tasarlandı.
Konu başlıklarımız arasında şunlar vardı:
-
Kültürün beslenme alışkanlıklarındaki belirleyici rolü
-
Dijitalleşmenin danışan sürecine entegrasyonu
-
Teknolojiyi sadece araç değil, ekip arkadaşı gibi kullanma pratiği
-
30 yıllık deneyimin globalleştirilmiş versiyonunu inşa etme süreci
-
Gerçek zamanlı iletişim, kişiselleştirme ve güven inşası
Konuşmayı dinleyen öğrenciler ve akademisyenler, bu sistemin yalnızca bilgiye değil; doğru sistem kurgusuna ve teknolojik yeterliliğe dayandığını ilk ağızdan dinleme şansı yakaladı.
Beslenme Danışmanlığının Dijitalleşen Yüzü
DietLab’in en büyük farkı, dijital araçlara yalnızca operasyonel yükü hafifletmek için değil; bütünsel bir deneyimi sürdürebilmek için yaklaşmasıdır. Bizim için Google Forms, bir anket uygulaması değil; danışanın sesini ilk duyduğumuz yer. Shopify yalnızca bir satış kanalı değil; sistemin ilk temas noktası. Canva, sadece görsel değil; duygunun dili. Ve ChatGPT? O, artık iş akışlarımızda sabah kahvesi kadar olağan bir ekip üyesi.
Teknoloji, iyi kurgulandığında danışanı yormaz; tam tersine ona alan açar. DietLab’de bir danışan PDF alıp yalnız bırakılmaz. Süreç, otomasyonlar ve kişisel takip mekanizmalarıyla beslenir. Yani teknoloji burada, ilişkiyi zayıflatan değil; besleyen bir unsur hâline gelir.
“Bir danışan bize ulaşmadan önce sistem ona zaten dokunmuş olur.”
Bu yaklaşım, yalnızca zaman kazandırmaz — güven inşa eder. Her mesaj, her içerik, her gönderi bir strateji değil; bir empati diliyle hazırlanır. Ve bu dili konuşmayı öğrenen sistemler, bize yalnızca dijital değil, insani bir ölçeklenme olanağı sunar.
Kültürel Sezgi ve Danışanla Derin Bağ Kurmak
Beslenme, yalnızca bir kalori hesabı ya da makro planlaması değildir. Beslenme, kültürle yoğrulmuş, alışkanlıkla şekillenmiş, duygu ve hafızayla iç içe geçmiş bir davranış bütünüdür. Ve bir diyet sisteminin sürdürülebilirliği, tam da bu bütünlüğü gözetip gözetememesiyle ilgilidir.
DietLab’i diğer sistemlerden ayıran en temel fark da burada ortaya çıkıyor: danışanı yalnızca vücut ölçüleri ya da hedefleriyle değil; geçmişiyle, alışkanlıklarıyla ve kültürel kodlarıyla birlikte değerlendiren bir yapı sunuyoruz.
İngiltere’de büyümüş biri için kahvaltı kavramı, Türkiye’de büyümüş birinden tamamen farklıdır. Biri için protein shake sabah rutini olabilirken, diğeri için kahvaltının “zeytin, peynir ve ekmekle” başlaması duygusal bir denge unsurudur. Ve bir beslenme uzmanı, bu ayrımı bilmek zorundadır. Ama asıl fark, bu ayrımı anlamakla değil, hissetmekle ortaya çıkar.
İşte biz bu yüzden, danışanlarımızla empati kurmakla kalmıyor; onların yerine sofraya oturuyoruz adeta. Türkiye’deki danışanlarımıza “ekmek yeme” demek yerine hangi tür ekmeğin ne şekilde tüketilebileceğini anlatıyoruz. İngiltere’deki bireylere ise süpermarket raflarında neyin sağlıklı, neyin pazarlama stratejisi olduğunu birlikte çözüyoruz.
Kimi zaman Bulgaristan’da yaşayan biri için lokal marketlerin ürün skalasını inceleyip, o koşullara özel tarifler yazıyoruz. Kimi zaman Almanya’daki bir danışan için glutensiz ürünlerin bulunabilirliğini araştırıyoruz. Kanada’daki bir annenin zaman sorunu için pratik tarif videoları, Türkiye’deki genç bir çalışanın bütçesine uygun öğle menüleri… Her biri aynı sistemin içinden çıkan ama farklı kültürlere dokunan versiyonlar.
“Danışanın ne yediğini değil, neden öyle yediğini anlamaya çalışmak... İşte gerçek beslenme rehberliği burada başlıyor.”
Bu kültürel sezgi, Ferin Hanım’ın Türkiye’de onlarca yıl boyunca edindiği derin mesleki birikimle; Londra’da şekillenen güncel beslenme anlayışı ve iletişim dilimizin birleşiminden doğuyor. Bilimsel temeli olan ama insani bağ kurmayı unutmayan bir sistem tasarladık. Her bireyin yaşam tarzına, değerlerine ve alışkanlıklarına saygı duyan; kalıplarla değil, kişilerle çalışan bir yapı.
Çünkü bilgi, ancak doğru anda ve doğru bağlamda sunulduğunda anlam kazanır.
Ve biz, bu anlayışı rehber edinerek, yalnızca liste vermiyoruz — yaşamın ritmine eşlik ediyoruz.